Ayvacık Balabanlı Köyü

Balabanlı Köyümüzün Tarihçesi :
Köy, adının nerden geldigi bilinmemektedir. Köy takriben 14. veya 15. asirda denize 2 km mesafede, Yörükler Evi mevkiinde ve bir kaynak suyuna yakın yerde kurulmuştur. Yaklaşık 1450 yıllarında ise bugünkü yerine taşınmıştır. Korsan baskınlarından uzaklaşmak veya kuzey taraflara sonradan gelen yeni komşu köylere hayvan otlaklarını kaptırmamak için daha kuzeye doğru taşınarak denizden ve kaynak suyundan uzaklaşılmıştır.
Tarihçe :
Köy, adının nerden geldigi bilinmemektedir. Köy takriben 14. veya 15. asirda denize 2 km mesafede, Yörükler Evi mevkiinde ve bir kaynak suyuna yakın yerde kurulmuştur. Yaklaşık 1450 yıllarında ise bugünkü yerine taşınmıştır. Korsan baskınlarından uzaklaşmak veya kuzey taraflara sonradan gelen yeni komşu köylere hayvan otlaklarını kaptırmamak için daha kuzeye doğru taşınarak denizden ve kaynak suyundan uzaklaşılmıştır.
Bugünkü köy mezar taşlarından yaklaşık 1600 yıllarından önce buraya taşındığı anlaşılmaktadır. Yeni mezarlıkta granit bir şekilsiz mezar taşında eski türkçe 1111 ve mermer bir taşta 111V vb tarihler bulunmaktadır. Bununla birlikte eski mezarlık denen yerde ve ilk yerleşim yerinde tarihsiz mezar taşları mevcuttur. Cenevizlilerin elinde bulunan Midilli adasından, Anadolu kıyılarına Korsan baskınlarının yapılmasına çok kızan Fatih Sultan Mehmet, Temmuz/1462 de bu Adayı fethetmiştir. Köyün de bu tarihten önce bugünkü yerine taşındığı anlaşılmaktadır. Köyün 1450’li yıllardan önce taşındığı kesin olmakla birlikte kökeninin, ya 1350 yıllarında Karamanoğullarından batıya göç eden obalardan, ya da Selçuklular zamanında batıya göç ettirilen uç beyliklerdendir. Bu yörede uç beyi olarak görevlendirilen Karesi bey, Selçukluların dağılmasıyla 1299 da Karesi beyliğini kurmuştur. Karesi beyin soyu, Sivas-Malatya civarından gelen Danişmentlilere dayanmaktadır. Çünkü civardaki Tuzla köyü 13.yy Karesi beyliği zamanında kurulmuş olup, Karesi beyliği 1361 de Osmanlılarla birleşmiştir. 14.yy’da(1366) Hüdavendigar Camii yapılmıştır. Şunu da unutmamak gerekirki Sarı Saltukla 1260’larda Trakya’ya geçen Türklerden, Bulgaristan Deliorman ve Romanya taraflarından bir grup 1306 yılında Ece Halil öncülüğünde Anadolu’ya geri geçmiş ve Çanakkale Kazdağları etrafında yerleştirilmiştir.
Kültür
Köyün gelenekleri; eski yıllarda her hane 365 gün sırayla yemek hazırlayarak köy odasına veya kahvesine misafirler için yemek getirirdi. Bu gelenek yaklaşık 30 yıldan beri sadece Ramazan ayında sürdürülmektedir. Bayram namazlarından sonra yaş sırasına göre herkesin bayramlaşması ve topluca mezarlığa gidilerek kur’an okunması. Düğünlerin 2 gün 2 gece olması ve düğünlerde keşkek yapılması(Buğday ezmesi ve etle yapılan yemek). Ayrıca çullama, çalkama, ısırgan otu böreği, un helvası, kalbura basma, hoşmelim, ekmek aşı, sütlü çorba, lokma ve pişi eski yiyeceklerdendir.
Köy kadınlarının günlük kıyafeti; Şalvar, entari (gömlek) ve ferace (siyah renkli pardösü). 40 yıl önceye kadar düğünlerde bindallı denen giysi ve kına gecelerinde kırmızı kadife elbise giyilirdi. Erkekler ise eskiden karakoyun yününden dokunan pırpıt denen kumaştan elbise giyerlerdi. Pırpıt saf yünden yapılır yünün-ipliğe, ipliğin dokunup sonra keçeleştirilmesine ve dikillip elbise yapılmasına kadar köylerde yapılırdı. Pantolonun diz altı dar ve düğmeli, ceket ise normal kumaş dikimindedir. Halen bazı kişiler giymektedir. Göğnek ve kıl çorap günlük giysilerdendi.
60 km doğuda bulunan ve 1765 m yükseklikteki Kazdağının çıplak zirvesine, Sadece erkek çobanların yaz aylarında koyunlarını otlatmak için yüzyıllar boyu yaylaya gittiği bilinmektedir (Artık gidilemiyor, Millipark ilan edildiği için hayvan otlatma izni verilmiyor).
Coğrafya
Çanakkale iline 95, Ayvacık ilçesine 30 km, Behramkale (Assos)’a 12 km, Sokakağzı Sivrice Sahiline 3 km, uzaklıktadır. Ayrıca 3 km aşağısında Sarnıçaltı-Sivrice denilen koylar mevcuttur.Eskiden çok sakin tanınmadık bir yer olmasına rağmen şu an bu alanlarda çok sayıta otel-pansiyon ve restaurant bulunmaktadır.
Ekonomi
Köyün ekonomisi tarım, hayvancılığa ve turizme dayalıdır. Sessiz sakin tamamen doğal bir köy hayatı yaşanan Balabanlı’da istanbul, izmir gibi büyük kentlerden gelip yerleşen, yazları burada geçiren aileler bulunmaktadır. Köy içinde ev pansiyonculuğu ve turizm henüz gelişmemiştir. Köydeki taş evler orijinal halini korumaktadır. Köy içindeki dar sokaklar, doğal gölcükler, Bozcaada ve körfez manzaraları yanı sıra, Yörükler evi ve Kıranüstü mevkiilerinden sahil ve midilli manzarası fotoğrafçılara enfes kareler sunmaktadır. Edremit körfezi ve kuzey ege zeytin ürünlerinin işlenmesinde Türkiye’de lider konumdadır ancak Balabanlı ve civar köyleri bölgenin en az yağmur alan yerleri olması ve Midilli Adası’ndan gelen imbat rüzgarı ile ekstra bir aroma kazanan tamamen organik yüksek kaliteli zeytinyağlarını ancak doğrudan köylülerden satınalmak mümkündür. (Dusuk asit). Ayrıca zeytin, zeytin sabunu, köy peyniri, taze inek ve koyun keçi sütü, köy yumurtası her zaman temin edilebilir.
Midilli adasının tam karşısına denk düşen Köye 3 km mesafedeki doğa ve denizin güzelliği tartışmasız Sokakağzı ile Sivrice Feneri arasında kalan Sütlüce Koyu olarak da bilinen poyraz rüzgarında bile dalga olmayan Balabanlı sahili yaz döneminde köy merkezine göre daha canlı olup sahilde bulunan konfomist-lüks ve ticari yaklaşımdan uzak fakat temiz sıcak sevecen aile işletmelerinden oluşan motel, pansiyon, restoran ve iskelelerde doğal ev yemekleri taze balık çeşitleri ile misafirler ağırlanmaktadır.

2017-11-21T11:18:51+00:00